Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

May 10, 2019
62 Views

İşçinin Verdiği İbranamenin Geçerliliği

Written by

YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ
İBRANAME • GERÇEK İBRA İRADESİ
ÖZET: Bir işçinin nedensiz şekilde işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra belgeleri geçersizdir. İşçinin ibranamede yasal hakları saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayıt yazması ibra iradesinin mevcut
olmadığını gösterir.* Y. 7. HD. E.2013/2605 K.2013/8723 T.13.05.2013
Davacı, davalıya ait mermer atölyesinde mermer ustası ve şoför olarak çalıştığını, işe başladığından beri çalışmalarını aralıksız sürdürdüğü
halde sigorta günlerinin eksik gösterildiğini, işten çıkarılmadan bir süre önce davalı işveren ile sigorta günleri konusunda anlaşmazlık yaşadığını, davalının muhasebecisi tarafından imzalatılmak istenen evrakları imzalamadığını, 28/01/2011 tarihinde işe geldiğinde işyerine yeni bir işçinin alındığını gördüğünü, durumu işverene sorduğunda işine son verildiğini öğrendiğini iş akdinin haksız olarak feshedildiğini bildirerek kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin alacağı, ulusal bayram ve fazla çalışma alacağının davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı tarafından dosyaya ibraz edilen ibranameyi imzaladığını ancak ödenen bir para olmadığını bildirmiştir.
Davalı, davacının işyerinde çalışırken 08/02/2011, 09/02/2011,10/02/2011, 11/02/2011 tarihle-rinde işe mazeretsiz ve bildirimsiz olarak
gelmemesi üzerine, 4 günlük tutanak tanzim edildiğini, 15/02/2011 tarihinde ise işe gelmeme sebebini bildirmesi için Salihli 2. Noterliği aracılığı ile davacıya ihta-rat yapıldığını, ihtara rağmen davacı işçinin işbaşı …/..yapmadığını, ihtara cevap da vermediğinden 25/02/2011 tarihinde 4857 sayılı İş Kanununun 25-II/g maddesine göre haklı olarak davacının iş akdinin feshedildiğini, fesih bildiriminin de Salihli 2.Noterliği’nin 08/03/2011 tarih 001718 yevmiye numarası ile yapıldığını fesihte haklı olmasına ve hiçbir ödeme yükümlülüğü olmamasına rağmen iyi niyetli olduğundan davacının çalışma karşılığı olan kıdem tazminatını 26/02/2011 tarihinde ödediğini, davacıdan imzalı ibraname aldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının işverence ödenen kıdem tazminatını aldığı kabul edilerek ibranamedeki miktarın mahsubu ile davacının kıdem tazminatı alacağı hesaplanmış ve diğer işçilik alacaklarına hükmedilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen ibranamenin geçerliliği konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır. İbra sözleşmesi, İsviçre Borçlar Kanununun 115’inci maddesinde düzenlendiği halde, uyuşmazlık tarihinde halen yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununda bu yönde bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihine yürürlüğe giren 6098 sayılı Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132’nci maddesi “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmünü getirmiştir.
İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlenmiştir.
İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini te-min etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir.
İş Hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır.
Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Dairemizin kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir. İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılmaması durumunda ibranameye değer verilemez
İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 2331. maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde ibra iradesinden söz edilemez.
Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21’inci maddesinde sözü edilen aşırır yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.
İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31’inci maddesinde öngörü-len bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri
sürülmesi gerekir ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.
İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmesi durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Dairemizin kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin kısmi, ibra belgesinin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
Yine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra irade-sinin bulunmadığını gösterir. İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişkinin varlığı ibra-nameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir. Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilirliğinden söz edilebilir. Bir ibra-name bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içerme-yen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir. İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.

Somut olayda, davacının mahkemenin kabulünde de olduğu gibi iş sözleşmesi 21.01.2011 tarihinde feshedilmiş, davacı davasını 04.02.2011 tarihinde açmıştır. İşveren fesih bildirimini noterden 08.03.2011 tarihinde göndermiştir. Hem bu tarihlerin farklılık arz etmesi hem de davalı işverenin haklı fesih sebebine dayandığı halde kıdem tazminatı ödemesi yaptığını iddia etmesi 26.02.2011 tarihli ibra-namede ödendiği gösterilen kıdem tazminatının ödenip ödenmediği konusunda şüphe oluşturmuştur.Davacı da bu parayı almadığını iddia etmektedir. Yapılacak iş; Davacının ücreti banka aracılığı ile ödeniyorsa banka kayıtlarını, elden ödeniyorsa ödeme belgeleri getirtilerek ayrıca davalı işyerinin muhasebe kayıtlarında inceleme yapılarak kıdem tazminatına mahsuben ödeme yapılıp yapılmadığını belirleyip çıkacak sonuca göre bir karar vermektir. Mahkemede eksik inceleme ve araştırma ile ödeme yapılmış gibi ibranamede yazan miktarın kıdem tazminatının mahsubu hatalı olup bozmayı gerektirmiştir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabuledilmeli ve karar bozulmalıdır.

SONUÇ
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının davalıdan alınmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 13.05.2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

Ankara avukatı olunması nedeniyle Türk Patent’in kararlarına karşı davalar, marka hükümsüzlüğü davaları, patent davaları, tasarım davaları, Türk Patent’in Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’na(YİDK) karşı davaların yanında marka vekili olunması itibarıyla Türk Patent Markalar Dairesi kararlarına karşı itirazlar, haksız rekabet davaları, alan adı davaları ve tahkimleri ağırlıklı olarak çalışma alanlarımızdır.

Article Categories:
Blog · İŞ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir