Tescilli bir markanın veya tescilli bir markanın esaslı unsur konumunda bulunan şekil unsurunun izinsiz olarak tasarım tescili olarak başvurulması halinde bu tescile marka sahibi itiraz edebilir, tescil edilmişse tasarım hükümsüzlüğü davası açabilir. Bu tasarım itirazı veya tasarım hükümsüzlüğü davası iki nedene dayanabilir; tasarımın kötü niyetle tescil edilmiş olması ve yapılan tasarım başvurusunun yenilik, ayırt edicilikten yoksun olduğudur.
SMK’dan önce başkalarının markalarını haksız şekilde tasarım olarak tescil ettirenler “tescilli tasarım” savunmasında bulunarak sorumluluktan kaçma yoluna gitmekteydiler. Yargıtay’ın da tescilli tasarımın kullanılması nedeniyle marka ihlali iddiasının reddi yönünde verilen yerel mahkeme kararlarını onama yönünde içtihatları vardır.
SMK döneminde sonradan yapılan tescillerin marka ihlalini önlemeyeceği uygulaması yürürlük kazandığından ve kötü niyetli tasarım tescilinin hükümsüzlüğü geçmişe etkili olacağından, tasarım tescili hiç doğmamış sayılacağından hükümsüz kılınan tasarım tescilinden dolayı marka sahiplerinin zararlarını tazminini istemeleri de mümkündür.
Tanınmış markaları taklit etmek isteyen veya tanınmış olmasa bile belli bir itibarı, bilinirliği olan markaları taklit etmek isteyen kişilerin marka sicili takip edildiğinden ürün ambalajı şeklinde başkasının markasını, başkasının malının şekil unsurunu tasarım olarak tescil ettirmeye çalışması yaygın görülen bir durumdur. Bu nedenle tasarım sicilinin de marka sicili gibi takip edilmesi, iltibas yaratacak başvurulara karşı itirazlar edilmesi, tasarıma itiraz kabul edilmezse hükümsüzlük davası açılması marka hakkının korunması açısından büyük önem arz etmektedir.
