Customise Consent Preferences

We use cookies to help you navigate efficiently and perform certain functions. You will find detailed information about all cookies under each consent category below.

The cookies that are categorised as "Necessary" are stored on your browser as they are essential for enabling the basic functionalities of the site. ... 

Always Active

Necessary cookies are required to enable the basic features of this site, such as providing secure log-in or adjusting your consent preferences. These cookies do not store any personally identifiable data.

No cookies to display.

Functional cookies help perform certain functionalities like sharing the content of the website on social media platforms, collecting feedback, and other third-party features.

No cookies to display.

Analytical cookies are used to understand how visitors interact with the website. These cookies help provide information on metrics such as the number of visitors, bounce rate, traffic source, etc.

No cookies to display.

Performance cookies are used to understand and analyse the key performance indexes of the website which helps in delivering a better user experience for the visitors.

No cookies to display.

Advertisement cookies are used to provide visitors with customised advertisements based on the pages you visited previously and to analyse the effectiveness of the ad campaigns.

No cookies to display.

Kas 3, 2022
922 Views

Takas ve Mahsup, Dava Açılmasında Hukuki Yarar 2073

Written by

Davalının karşı alacağı davacının alacağından daha az ise karşı dava açmak yerine bu talebini asıl davada savunma olarak ileri sürülmelidir. Savunma olarak ileri sürülebilecek olan hususların ayrı dava konusu yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.


Y. HGK E. 2017/2073 K. 2019/479 T. 18.04.2019

Mahsup, bir alacağı doğuran olayla ilgili olarak alacaklının elde ettiği bazı menfaatlerin ya da borçlunun katlandığı bazı külfetlerin bu alacaktan indirilmesini ifade eder. Örneğin bir malı sahibine iade ile yükümlü zilyedin o mal için yaptığı bazı masraflar, o maldan elde ettiği semerelerin bedeline mahsup edilir. Bunun gibi haksız fiilden zarar gören kimsenin bu fiilden elde ettiği bir menfaat olmuşsa, böyle bir menfaat uğranılan zarara mahsup edilir. Görüldüğü gibi bu olaylarda karşılıklı alacaklar bulunmamaktadır ( Akman S./Burcuoğlu H./Altop A.: Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 1013).
Mahsup yenilik doğuran bir hakkın kullanılması olmayıp sadece alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Burada ayrı ve müstakil iki alacak bulunmamaktadır. Mahsup savunmasını, alacak miktarının indirilmesinde yararı olan herkes ileri sürebilir ve borcu sona erdiren durum olması nedeniyle hâkim tarafından resen nazara alınır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Karşı dava açılabilmesinin şartları” başlıklı 132/1. maddesi;
“Karşı dava açılabilmesi için;
a) Asıl davanın açılmış ve hâlen görülmekte olması,
b) Karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması yahut bu davalar arasında bağlantının mevcut olması, şarttır” şeklinde düzenlenmiştir.
Gerek iki dava arasında bağlantı bulunması hâlinde, gerekse takas veya mahsup iddiasıyla karşı dava açılması hâlinde, karşı dava açılmasında genel bir dava şartı olan hukuki yarar aranacaktır. Davalının alacağı, davacının alacağından daha düşük ise karşı dava açmak yerine talebini asıl davada sadece savunma olarak ileri sürmelidir. Savunma olarak ileri sürülebilecek hususların ayrı dava konusu yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır (Pekcanıtez H./Özekes M./Akkan M./Korkmaz H.T.:
Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1230).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, davacı taşeron yanlar arasında imzalanan “Sinop 500 Kişilik Öğrenci Yurdu İnşaatı Elektrik Tesisatı ve Mekanik Tesisat” işine ilişkin sözleşme kapsamında davalı yükleniciye verilen 500.000,00TL’lik teminat çeki ve yine yanlar arasında imzalanan “Ankara Numune Hastanesine Bağlı Yenimahalle Devlet Hastanesi Ek Binası İnşaatı Elektrik Tesisatı ve Mekanik Tesisat” işi ile ilgili sözleşme kapsamında verdiği 750.000,00TL bedelli teminat
çeki nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.
Davalı yüklenici vekili, yargılama aşamasında 24.06.2013 tarihinde bilirkişi raporuna karşı verdiği dilekçesinde, davacının çalıştırdığı işçilerin sigorta primlerini ödemesi gerektiği hâlde ödemediğinden davacı adına SGK’ya ödeme yapıldığını savunmuş, yine 11.10.2013 tarihli dilekçe ekinde davacı adına sigorta primlerinin ödendiğine ilişkin tahsilat makbuzları ile havale yapıldığına ilişkin dekontları sunmuştur.
Davalı yüklenici tarafından davacının işçilerinin sigorta primlerinin ödendiği yönündeki savunması, yanlar arasında imzalanan sözleşmeler kapsamında davacı adına yapılan ödemelerin davacının alacağından indirilmesi yönünde mahsup savunması olup hâkim tarafından resen nazara
alınması gerekmektedir.
Davalı yüklenici vekili, 11.10.2013 tarihli dilekçe ekinde davacı adına sigorta primlerinin ödendiğine ilişkin bir kısım tahsilat makbuzları ve havale yapıldığına ilişkin dekontları sunmuş olup, bu durumda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak sunulan belgeler ve ödemelerin dayanağı olan hesaplarla yapılan ödemelerin kimin borcuna ilişkin olduğu konusunda rapor alınması, davacının edimi olduğu hâlde davalı yüklenici tarafından yapıldığı tespit edilen bir ödeme bulunması hâlinde, bu ödemelerin mahsubundan sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.


 

Article Categories:
HMK

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir