2024 itibarıyla yürürlüğe giren idari iptal mekanizması, kullanılmayan markaların sicilden temizlenmesini kolaylaştırıyor. Ancak sistemin hızla birlikte getirdiği hukuki belirsizlikler dikkat çekiyor.
Giriş: Yeni Bir Dönemin Eşiğinde
2024 yılı, Türk marka hukuku açısından önemli bir kırılma noktasını temsil ediyor. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 26. maddesi, markaların artık mahkemeler yerine Türk Patent ve Marka Kurumu (TÜRKPATENT) nezdinde idari yolla iptal edilmesine imkân tanıyor. Bu sistem özellikle kullanılmayan markaların sicilden temizlenmesi bakımından devrim niteliğinde. Ancak uygulamada karşılaşılan sorunlar, sistemin adil ve dengeli bir şekilde çalışıp çalışmadığı konusunda bazı şüpheleri de beraberinde getiriyor.
1. İptal Sebepleri: Kullanılmama Gerekçesi Ön Planda
SMK m.26 kapsamında markaların iptal edilebileceği dört temel sebep belirlenmiştir:
Beş yıl boyunca ciddi şekilde kullanılmama, Markanın jenerik hale gelmesi, Kullanım şeklinin yanıltıcı hâl alması, Garanti veya ortak markaların usule aykırı kullanımı.
Bu gerekçeler arasında açık ara en yaygın olanı, markanın beş yıl boyunca kullanılmaması. Bu tür markalar piyasada yeni başvuruların önünü kesmekte, rekabeti olumsuz etkilemektedir.
2. Uygulamadaki Sıkıntılar: Ekonomik ve Hukuki Yükler
Her ne kadar sistemin amacı hızlı ve maliyetsiz bir çözüm sunmak olsa da uygulamadaki bazı detaylar, özellikle küçük işletmeler açısından ciddi sorunlara yol açıyor:
Resmî ücretler oldukça yüksek: 2025 yılı itibarıyla bir markanın iptali için başvuru ücreti 28.150 TL, teminat ise 23.458 TL. Toplam maliyet 51.608 TL’yi buluyor. Ankara merkezli sistem: Artık tüm başvurular ve itirazlar Ankara’da yürütülüyor. Bu da bölgesel eşitlik açısından dezavantaj yaratıyor. Yabancı markalara ayrıcalıklı muamele: Madrid Protokolü kapsamında Türkiye’ye gelen başvurular farklı işlem görüyor. Bu durum yerli başvuru sahipleri açısından eşitsizlik yaratmakta.
3. Kritik Usul Sorunları: Adil Yargılama Açısından Riskler
Yeni sistemin en çok tartışılan yönleri şu üç noktada toplanıyor:
a) TÜRKPATENT Kararları Derhal Uygulanıyor
TÜRKPATENT tarafından verilen iptal kararları, mahkemeye itiraz edilse bile hemen sicile işleniyor. Marka sahibi bu kararı durdurmak istiyorsa, mahkemeden yürütmenin durdurulması talebinde bulunmak zorunda. Oysa Avrupa Birliği’nde bu tür kararlar ancak tüm yargı yolları tüketildikten sonra kesinleşir.
b) Mahkemede Yeni Delil Sunulamaz
İptale karşı açılan davalarda, sadece TÜRKPATENT’e sunulmuş deliller dikkate alınır. Mahkemeye yeni belge sunulması mümkün değildir. Bu durum, özellikle belge sunma süresini kaçıran marka sahipleri için telafisi imkânsız sonuçlar doğurabilir.
c) Karşı Davanın Ortadan Kalkması
Daha önce marka hakkına tecavüz davalarında, davalı taraf davacının markasının kullanılmadığını ileri sürerek karşı dava açabiliyordu. Artık bu imkan tamamen kaldırılmış durumda. Kullanılmama gerekçesine dayalı iptal yalnızca TÜRKPATENT önünde açılabiliyor. Bu da davalıları savunmasız bırakabiliyor.
Sonuç: Hız ve Adalet Arasında İnce Bir Çizgi
Yeni sistem, kullanılmayan markaların daha hızlı temizlenmesini sağlıyor. Ancak sistemin hızı, hak sahiplerinin savunma imkânlarını daraltmamalı. TÜRKPATENT kararlarının derhal uygulanması, yeni delil yasağı ve mahkemede karşı dava hakkının kaldırılması gibi uygulamalar, bazı durumlarda hak ihlallerine yol açabilir.
Önümüzdeki dönemde hem yargı içtihatları hem de idari uygulamalar bu dengeyi nasıl kuracağımızı belirleyecek. Uzun vadede daha esnek, daha öngörülebilir ve daha adil bir yapı için belki de sistemin revizyonu gündeme gelecektir.
#MarkaHukuku
#İdariİptal
#TÜRKPATENT
#SınaiMülkiyet
#KullanılmayanMarka
#SMK26
#FikriHaklar
#İptalDavası
#MarkaKoruması
#TicaretHukuku
#FikriSınaiHaklar
#AnkaraFikriHaklarMahkemesi
#TürkPatent
#IPLawTurkey
#TrademarkLaw