Nis 16, 2020
69 Views

Marka Devrinin İptali Davası

Written by
banner

Markanın devri sözleşmesi Borçlar Hukuku hükümlerine tabi olup tüm sözleşmeler gibi muvazaa, aşırı yararlanma, hata, hile, tehdit ve benzeri nedenlerle sakatlanabilir, geçersiz kılınabilir.

Marka devir sözleşmelerinin yetkisiz devirler nedeniyle de geçersizliği ve buna bağlı olarak devrin iptali söz konusu olabilir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2013/1107 K. 2014/7690 T. 18.4.2014; Limited şirket müdürlerinin temsil yetkisinin kapsamı, somut olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nın 542. maddesi yollaması ile aynı Yasa’nın 321. maddesinde belirlenmiştir. Bu maddede, temsile yetkili olanların şirketin maksat ve konusuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket unvanını kullanmak hakkını haiz oldukları belirtilmiştir. Davacı şirketin anasözleşmesinin “Amaç ve Konu” başlığını taşıyan 3. maddesinde, şirketin konusu ile ilgili marka tesis edebileceği, markayı kiraya verebileceği ya da devredebileceği belirtilmiştir. Açıklanan yasa hükümlerine ve şirket anasözleşmesine göre, kural olarak şirketi temsile yetkili müdürün şirkete ait bir malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunabileceğinin kabulü gerekir. Ancak bu malvarlığının, şirketin sahip olduğu tek malvarlığı olduğunun veya şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunduğunun belirlenmesi halinde bu kez, anılan devir yönündeki taahhüdün geçerli olabilmesi için ortaklar kurulundan karar alınması gerekmektedir. Esasen açıklanan husus mahkemece kabul edilmiş ise de bu çerçevede hüküm kurmaya yeterli derecede araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Zira, TPE tarafından gönderilen yazıdan, davacı şirketin dava konusu marka dışında aynı sınıflarda tescilli başka bir markaya da sahip olduğu anlaşıldığı gibi söz konusu markanın, davacı şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneme sahip olup olmadığı konusunda da denetime elverişli bir inceleme yapılmamıştır. Öte yandan, dosyada mübrez 25.08.2010 tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu markanın davacı şirket yönünden hayati öneme sahip olduğuna ya da aktif bir biçimde kullanıldığına dair delil sunulmadığı belirtilmiş olup daha sonra dosyaya sunulan04.06.2012 tarihli raporda ise “G..” markasının davacının ticari faaliyetini sürdürebilmesi için hayati öneme sahip olduğu açıklanmıştır. Bilirkişi raporları arasındaki bu çelişki giderilmediği gibi ayrıntılı bir gerekçe içermeyen ikinci bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır. Bu durumda, mahkemece yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak gerekirse davacı kayıtları üzerinde de inceleme yaptırılmak suretiyle dava konusu markanın, davacı şirketin sahip olduğu tek malvarlığı olup olmadığının veya şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati önemi haiz bulunup bulunmadığının denetime açık olacak bir biçimde tespit ettirilmesi, bu suretle dosyada mübrez bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2010/9098 K. 2010/10255 T. 14.10.2010; Mahkemece, taraflar arasında birçok uyuşmazlık ve davalar bulunduğunun aşikar olduğu İlhan Adiloğlu’nun davaya konu marka devir sözleşmesi tarihinde davacı şirketi münferiden temsil yetkisinin bulunduğu, bu yetkiyi kullanarak oğlu Çan’a verdiği genel vekaletnameyle davaya konu markanın davalı şirkete devredildiği, bu sözleşmede davalı şirketi de İlhan Adiloğlu’nun temsil ettiği, davacı şirketin amacının belirtildiği anasözleşmenin 3. maddesinin marka alım satımını da içerir şekilde yorumlanamayacağı, T.T.K.nun 321 ve 443/2. maddeleri uyarınca bu durumda yönetim kurulu adına yetki kullanan İlhan’ın davacı şirketin mal ve hizmetlerini sunarken kullandığı markayı devir yetkisinin olmayıp bu yetkinin genel kurula ait olduğu, zira davaya konu markanın davacı şirketin ticaret unvanını da içerdiği ve şirketin varlığını sürdürebilmesi için hayati öneminin bulunduğu, kaldı ki her iki şirkette de yönetici olan İlhan’ın davacının anılan markasını davalı şirkete devrini sağlanmasının sadakat ve özen yükümlülüğüne uygun sayılamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, “Eser İnşaat ve Ticaret A.Ş. + Şekil” ibareli markanın devrine dair işlemin iptaline, tpe’ndeki devir tescilinin terkinine dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine karar dairemizce onanmıştır.

YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ E. 2009/14097 K. 2011/6525 T. 30.5.2011; Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, Sarıyer Karaköy Börekçisi Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi adına tescilli üç markanın tarihinde 31.1.2007’de şirketin yetkili temsilcisi Mehmet Hüseyin Ondur tarafından davalı Burhan Gürçağlayan’a 100’er TL karşılığı satılıp devredildiği, 9.3.2007 tarihli protokolle Sarıyer Karaköy Börekçisi Gıda Sanayi ve Tic. A.Ş. ‘nin ortakları Hasan Ondur, Ali Rıza Ondur, Nilgün Ondur, Hüseyin Ondur ve Ferzan Ondur’un şirketteki tüm hisselerini Cihangir Uzun ve Ali Sertaç Akalın’ın göstereceği üçüncü kişiye yeni ortak sıfatıyla devredeceğinin ve hisse devrinden sonra devir alan Cihangir Uzun ve ortakları tarafından kurulacak yeni şirket adına markaların tescil edileceğinin düzenlendiği, sözleşmeyle şirket hisselerinin Cihangir Uzun, Ali Sertaç Akalın, Gaye Akalın, Serpil Uzun ve Gamze Topçu’ya devredildiği, önceki ortakların şirketle ilişkisinin kalmadığı, markaların şirketi devir alan yeni ortaklar lehine devredilmesinin öngörülmesi ve yeni şirketin kurulmamış olmasının devir taahhüdünü etkilemeyeceği, protokol tarihinde şirket adına markaların varlığının açıkça kabul edildiği ve bunların devrinin öngörüldüğü, protokolde daha önceki tarihlerde markaları davalı Burhan’a devreden Mehmet Hüseyin Ondur’un da imzasının bulunduğu, başka marka olmadığından markaların devri vaadiyle yeni ortakların yanıltıldığı, davacı şirketin önceki ortaklar zamanında yetkili temsilcisinin şirket aleyhine ve özellikle de devir alan ortakları zarara uğratmak, ortaklar aleyhine kazanç sağlamak için temsilcilik görevini kullanarak yüz yıllık bir geçmişi olan tanınmış bir markayı 100’er TL gibi bir rakamla hiç bir ticari etkinliği olmayan arkadaşına şirket paylarının devrinden kısa bir süre önce devrettiği, eski ortakların da bu hileli duruma iştirak ettiği, muvazaa işlemi pay devrinden önce gerçekleştiğinden önceki ortakların ve devri gerçekleştiren temsilcinin davada taraf gösterilmesi gerektiği gerekçesiyle markaların devrine ilişkin muvazaalı işlemin iptali ile markaların davacı şirket adına tesciline karar verilmiştir. Davalı Hasan Ondur vekili ile davalılar Ali Rıza Ondur ve N. Ferzan Ondur vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince, dava şirkete ait markaların devrinin iptaline ilişkin olduğuna göre, husumetin markayı devralana yöneltilmesi gerekli ve yeterlidir. Böyle bir davada, şirket adına işlemde bulunan kişilere husumet yöneltilmesine gerek yoktur. Bu itibarla mahkemece diğer davalılara husumet yöneltilemeyeceği nazara alınarak diğer davalılar için davanın husumetten reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu davalılar lehine bozulması gerekmiştir.

 

 

Article Categories:
Marka

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir